Diyarbakır’ın Sur ilçesinde, tarihi Sur içi bölgesinin en dikkat çekici mimari yapılarından biri olan 4 Ayaklı Minare, kentin simgelerinden biri hâline gelmiş eşsiz bir eserdir. Bu minare, Türk-İslam mimarisinde oldukça nadir görülen bir biçimde, dört ayrı sütun üzerine oturtulmuş olmasıyla tanınır. Şeyh Matar Camii’nin minaresi olarak inşa edilen bu yapı, sadece mimarisiyle değil, taşıdığı manevi anlamlarla da Diyarbakır’ın tarihî kimliğinin önemli bir parçasıdır.
Minare, Akkoyunlular döneminde, 1500’lü yılların başında inşa edilmiştir. Diyarbakır’ın fethinden sonra bölgede hâkimiyet kuran Akkoyunlu Beyliği, şehrin dini ve sosyal yapısını güçlendirmek amacıyla birçok cami ve medrese inşa etmiştir. 4 Ayaklı Minare de bu dönemin zarif taş işçiliğini ve mimari anlayışını yansıtan en özel örneklerden biridir. Minarenin ayaklarını oluşturan sütunlar, bölgeye özgü siyah bazalt taştan yapılmıştır. Bu taşlar, yüzyıllar boyunca dayanıklılıklarını korumuş, minarenin sağlamlığını ve ihtişamını desteklemiştir.
Mimari özellikleri bakımından 4 Ayaklı Minare, İslam dünyasında benzeri çok az görülen bir yapıdır. Minarenin gövdesi, dört ince ve sağlam sütun üzerine oturtulmuş olup, alt kısmı bir geçiş mekânı gibi düşünülmüştür. Bu tasarım, hem bir mimari yenilik örneğidir hem de sembolik anlamlar taşır. Minarenin altındaki boşluk, ziyaretçilerin altından geçerek dua etmeleri ve manevi bir dilekte bulunmaları gibi geleneksel bir inanç pratiğine ev sahipliği yapar. Halk arasında bu minarenin altında üç defa dolaşıp dua eden kişinin dileklerinin gerçekleşeceğine inanılır.
4 Ayaklı Minare, aynı zamanda barış, sabır ve birlik sembolü olarak kabul edilir. Dört sütunun, dört mezhebi, dört yönü, dört halifeyi veya insanın yaşamındaki dört temel değeri temsil ettiğine dair rivayetler bulunmaktadır. Bu sembolik anlamlar, minareyi yalnızca bir mimari yapı olmaktan çıkarıp, manevi yönü güçlü bir ziyaret alanı hâline getirir. Bölge halkı için minare, derin tarihsel ve dini bağları olan kutsal bir mekandır.
Minarenin bağlı olduğu Şeyh Matar Camii, sade ama etkileyici bir yapıya sahiptir. Cami, taş kemerleri, geniş iç mekânı ve sessiz atmosferiyle dikkat çeker. Özellikle minare ile olan bütünlüğü, caminin tarihî dokusunu zenginleştirir. Caminin giriş kapısındaki ve duvarlarındaki taş işlemeler, dönemin zanaatkârlık geleneğini yansıtır. Caminin yapımında kullanılan siyah bazalt taş, Diyarbakır’ın geleneksel mimarisinin en belirgin malzemelerindendir ve şehre özgü güçlü, ağırbaşlı bir görünüm sunar.
4 Ayaklı Minare'nin bulunduğu bölge tarih boyunca önemli olaylara tanıklık etmiştir. Minare, Diyarbakır’ın siyasi, kültürel ve sosyal geçmişinin canlı bir şahididir. Yapı, farklı dönemlerde yıpranmalara, çatışmalara ve doğal etkenlere maruz kalmasına rağmen, yapılan restorasyon çalışmaları sayesinde günümüze kadar ulaşmayı başarmıştır. Bu çalışmalar, minarenin özgün dokusunu korumaya özen göstererek gerçekleştirilmiştir. Bugün minare, yerli ve yabancı turistlerin sıkça ziyaret ettiği, fotoğrafladığı ve hikayelerini merakla dinlediği bir simge yapı haline gelmiştir.
Çevredeki sokakların dar yapısı, taş evler, eski dükkânlar ve hareketli çarşı atmosferi 4 Ayaklı Minare’yi tam anlamıyla tarihî bir manzaranın merkezine yerleştirir. Ziyaretçiler, hem camiyi hem de minareyi görürken aynı zamanda Diyarbakır’ın geleneksel şehir dokusunu da deneyimler. Bu bölge, sadece mimari bir zenginlik değil, aynı zamanda sosyal yaşamın ve kültürel mirasın da bir parçasıdır.
Sonuç olarak, 4 Ayaklı Minare, Diyarbakır’ın mimari dehasının, dini geleneğinin ve kültürel derinliğinin simgelerinden biridir. Hem estetik açıdan benzersizdir hem de taşıdığı manevi anlamlarla halkın gönlünde özel bir yer edinmiştir. Diyarbakır’ı ziyaret edenlerin mutlaka uğraması gereken bu eşsiz eser, geçmişin izlerini günümüze taşıyan ve şehrin ruhunu yansıtan bir tarih hazinesidir.